Metal Dünyası

Çelik

Demir

Maden

Alüminyum

Döküm

E-Dergi SEKTÖRLER HABERLER ÜRÜN TANITIMLARI TEKNİK YAZILAR DOSYALAR RÖPORTAJLAR BAŞARI HİKAYELERİ UZMAN GÖRÜŞÜ YAZARLAR FUARLAR ETKİNLİKLER PROFİLLER Editörden Künye YAYIN KURULU ARŞİV ABONELİK İLETİŞİM
TÜDÖKSAD’tan 2014 Değerlendirmesi

 

TÜDÖKSAD 2014 yıl sonu toplantısı Ankara’da düzenlendi. Toplantıda Türkiye ekonomisinin son 15 yılını ve bugün gelinen noktayı değerlendiren Prof Dr. Fatih Özatay ekonomideki yeni trendlerle birlikte yapılan uygulamaları akademik yönden ele aldı.

Türkiye’nin 2000’li yıllardan itibaren başarılı ekonomik politikalar sürdürdüğünü belirten TOBB (Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Özatay 1990’larla birlikte ve özellikle de 2001 krizinin ardından Türkiye ekonomide önemli bir mesafe kat etti. Maliye politikasının iyileştiğini gösteren temel  göstergelerden bir tanesini kamu borcunun yerli ve yabancı para cinsinden milli gelire oranının Türkiye’de yüzde 35’lik orana sahip olması olarak gösteren Özatay, “ Bu da başarılı bir rakam. Bu Avrupa’nın kritik ülkelerinde yüzde 120’nin üzerinde” ifadeleri ile Türkiye’nin kamu borç yükünde birçok Avrupa ülkesinden daha iyi durumda olduğuna değindi.

 
Türkiye’nin 2004 sonrası büyüme hızı etkileyici
 
Türkiye’nin geçmişte borç stokunun çok fazla olduğu 2001 krizi öncesinde inanılmaz bir faiz kazancı sunulduğunu ama risklerin de çok olduğunu belirten  Özatay, “Tüm bu göstergelerde 2007’den itibaren maliye politikası dışında pek bir değişiklik yok. Ancak 2004 sonrasında hem büyüme oranımız, hem de kişi başına düşen milli gelir oranımız artış gösterdi. Yüzde 6,8’lik büyüme dünya piyasalarında Çin ve Hindistan’ı bir kenara bırakırsanız oldukça yüksek bir rakam” ifadeleriyle Türkiye’nin 2004 sonrası yakaladığı ekonomik ivmelenmeye dikkat çekiyor. 
 
Sunumunda Almanya ve Türkiye döküm sektörleri arasında benzerliklere değinen Özatay, küçük ve orta ölçekli genellikle de aile şirketlerinde ikinci veya üçüncü jenerasyon aile bireylerinin başa geçtiğini ve bu şirketlerde artık değişim havasının esmeye başlamasının olumlu bir gelişme olduğunu belirtti. Türkiye’nin son dönemde yaşadığı belirsizliklerin ihtiyaç duyduğu yabancı net yatırımları çekmesinde bir dezavantaj yarattığını belirten Özatay, “Özel sektör yatırımları azalıyor. Türkiye bir hukuk devleti olma ilkesi açısından çok yara aldı ve hukukun üstünlüğü tartışılıyor. Bunlar özellikle kısa vadeli sermayeyi etkilemese bile daha kaliteli sermayeyi etkiliyor.
 
Cari İşlem açığı yüksek
En son gelinen noktada cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 8 ile çok yüksek oranda olduğunu ifade eden Özatay, buna rağmen bunun finanse edilebildiğini, ödenilen dış borcun yurtdışından net sermaye girişi ile karşılanabildiğini belirtti. Özatay, Türkiye’nin kamu borcunun halen düşük seviyelerde bulunduğunu da ekledi. 
 
Türkiye ekonomisinin son 15 yıldaki dönüşümünü 2000-2007 ve 2008-2014 dönemler olarak ikiye ayıran Özatay, “ 2008-2014 dönemi 200-2007 dönemi ile karşılaştırıldığında büyük farklılıklar içeriyor. 2000-2007’de çok yüksek bir büyüme oranı vardı. Bunun arkasındaki nedenlerin çoğu (başta mali disiplin ve bankacılık sektörünün sağlamlığı vb.) 2007 sonrasında da devam etmesine rağmen Türkiye ekonomisi 2009 yılında küresel kriz sırasında dünyada ekonomisi en çok küçülen 10 ülke arasına girdi. Bununla birlikte Türkiye’nin 2012-2014 yılları arasındaki büyüme oranı da tatmin edici olmaktan çok uzak” ifadeleri ile bu iki dönemde yaşananları özetledi. Özatay, Türkiye’nin sorunların üstesinden gelmek adına işsizlik oranını düşürmesi gerektiğini belirtirken ABD ile Türkiye arasındaki işsizlik oranına bakış farkını şu sözlerle ifade etti. “ Bizim işsizlik oranımız yüzde 10’larda olmasına rağmen ABD yüzde 6’yı beğenmeyerek işsizlik oranını yüzde 5,5’a düşürmeye çalışıyor. 
 
Özatay’ın verdiği bilgilere göre 2015’te bu verilerin neden böyle kaldığını söylemek adına özellikle üzerinde durulması gereken nokta cari işlemler açığı ve tasarruflar ile ilgili Ayrıca Özatay’a göre 2015’te Türkiye ekonomisinin nasıl şekilleneceğini yurtdışından ne kadar finansman bulunacağı, Haziran ayındaki genel seçimler enerji fiyatlarındaki değişimler, ihracat yaptığımız pazarlardaki ekonomik değişimler belirleyecek. Ama Özatay’a göre bu etkenler haricinde ekonomi adına en belirleyici şimdiye kadar olduğu gibi yurt dışından gelen miktarı olacak. 
 
Yatırım Oranı Gelişmekte Olan Ülkelerden Az 
 
Türkiye’nin yatırım oranı yüzde 20 ile gelişmekte olan ülkelerin oldukça altında yer alıyor. Bu yatırımları yapmak için finansman onun için de tasarruf gerekiyor. Eğer ülkede yeteri kadar tasarruf miktarı yoksa yurtdışından borçlanmak zorunda kalınıyor. Türkiye’nin tasarruf oranının son dönemde düştüğünü belirten Özatay, bu miktarın gelişmekte olan ülkelerin çok daha altında olduğunu belirtti. Türkiye ekonomisi iddialı olmayan bir  yatırım düzeyini tutturabilmek için bile yeterli tasarruflu yapamadığına değinen Özatay “Yurtdışından borçlanılması ise yurtiçinde sağlam bir zemin olmasına ve yurtdışındaki faktörlerin risk alma iştahlarına bağlı. Kredilendirme adına ayrıca AB ve ABD Merkez Bankaları’nın duruşları da büyük önem taşıyor” sözleriyle dikkat çekti.
 
Finansman için yurtiçi riskler düşük olmalı
 
Net dış finansman arttığında ise Türk Lirası değerleniyor, faizler düşüyor ve güven artıyor. 2014’ün başında ise bunun tam tersi oldu. Kur ve faiz arttı, bununla birlikte güven düştü. Sermayenin çok olduğu dönemlerde çok ciddi kredi hacim genişlemeleri görülebiliyor. Net sermaye çıkışı var ise de bunların tam tersi gerçekleşiyor. Türkiye’nin net dış  finansman bulup ta hızla yükseldiği dönemlerde kredi artışı da yüksek oluyor. Sermayeyi itici faktörler, AB Merkez Bankası’nın ve Japonya’nın ne yapacağı, paranın orada mı kalıp bize mi geleceğini belirleyen unsurlardan bazıları, bununla birlikte ekonomisinin sağlam ve yurtiçi risklerinin düşük olması gerekiyor.
 
ABD Merkez Bankası parasal genişlemeyi durdurup faiz artırmasının tartışıldığı bir ortam var. 2015’in hangi ayında faiz artışının yaşanacağı ise belirsizliğini koruyor. Türkiye için bu faiz artışının önemi ise ABD’deki 10 yıl vadeli tahvillerin faizlerinin yükselişini tetiklemesiyle bu yüzden sermayenin gelişmekte olan ülkelere daha az gelmesinden kaynaklanıyor. 
 
Paylaş Tweet Paylaş
3695 kez okundu
En Çok Okunanlar Son Eklenenler
Döküm Demir / Çelik Otomotiv Sanayi
YAYIN AKIŞI
FACEBOOK
TWITTER
INSTAGRAM